Keşkem, keşkem
Zaman, akıp giden bir olgu. Durdurulamayan, içeriği
tam anlamıyla doldurulamayan da aynı zamanda. Hayatımızın bir çok evresinde,
ardımıza dönüp bakma gereği duyarız çoğu zaman. Dönüp bakma, sorgulama evresi
çoğu kez yaşamımızın ilerleyen safhalarında olur. Ve ardından gelen keşkeler.
Ah keşkeler…
Onlarla yüzleşmekten korktuğumuzdan mıdır bilinmez, geriye
dönüp, bakmak ve kendimizle, geçmişimizle hesaplaşmak çoğu zaman hoş değildir.
Bireyin yaşamında keşkeler ne kadar az ise, o kadar mutludur
aslında. Geleceğimizin şekilleneceği dönemlerde doğru atılmayan yada atılamayan
adımlar, yarınlarımızı keşkeler yumağına çevirir, hiç farkında olmadan.
İnsan doğduğu andan itibaren, bir rehbere ihtiyaç duyar.
Uzun bir süre ihtiyaçlarını karşılayıp gideremezler. Küçük insan, yetişkin
oluncaya kadar bir dizi rehber davranışlara muhatap olurlar.
Çocuklarımızın geleceklerini şekillendiren en önemli rehber
olan anne-baba yada eğitimci her şeyin en güzelini, özgür ortamda uygulatarak
öğretmeye çalışırlar ama ne kadar başarılı ve faydalı olabiliyorlar onlara.
Kendinizi hiç sorguladınız mı? Hiç kuşkusuz bir çok ebeveyn ve eğitmen, onlar
adına en iyi olanı yapmak için çaba sarf etmekteler.
Bu yöndeki olumlu çabalarınızda unutmamanız gereken asıl
konu, karar mekanizmasında olan bireyin önüne geçmemenizdir. Çocuklarımız,
geleceklerini şekillendiren bir dizi sınavın arifesindeler. Mesleki adımlarını
atacakları en önemli sınav olan üniversite giriş sınavına yoğun bir şekilde
hazırlanmaktalar.
Hala tam olarak, ne yapmak istedikleri konusunda kaygı duyan
binlerce öğrencinin olması ise, daha sonraki yıllara keşkelere davetiye
çıkarılması demektir.
Dibe vurmuş ülkemiz ekonomisinin, önceki yıllara oranla yükseliş ivmesini yakalamış olmasını, kayda
değer, olumlu bir gelişme olarak görmekteyim. Ama genç nüfusumuzun sürekli
artış trendinde olmasının getirisi olan istihdam yetersizliğini yani işsizliği
de beraberinde getirmekte ne yazık ki.
Hal böyle iken geçlerimiz bu yaşlarda yapmak istedikleri,
mutlu olacaklarına inandıkları meslekleri seçmek istemelerine rağmen bizler,
yani anne-baba yada eğitmen rehberler, onlar için doğru olduğunu düşünerek,
yarınlarındaki keşkelerine sürüklemekteyiz belki de.
Burada acı olan nedir biliyor musunuz? Her iki tarafında
kendilerince haklı olmaları. Biz ebeveynlerin, gelecek kaygısıyla, mevcut iş
alanlarının daha geniş olduğu mesleklere yönlendirmek istemesi ne kadar doğru
yada çocuklarımızın önlerindeki işsizlik problemine karşın, istedikleri
meslekleri seçip okumak istemeleri ne kadar yanlış sizce.
Güncel bir örnektir. Eğitmen olmayı her şeyden çok isteyen
bir öğrencinin, Meb’de yaşanan öğretmen atamalarının zorluklarından dolayı, hiç
istemediği bir alana yönelmesi ve orada hayat mücadelesini vermesi. Hayatı “keşke şartlar böyle olmasaydı da eğitmen
olsaydım” diyerek geçen bir ömür düşünün. Ve buna benzer örnekler istenirse
çoğaltılabilir.
Burada kalemi eline alıp, yazıp çizen biri olarak inanın
yorum yapmakta zorlanıyorum. Ve biliyor musunuz ki yüzlerce, binlerce
öğrencimiz, anne-baba ve eğitmenlerimiz her sınav arifelerinde işte bu
ikilemlerle boğuşmaktalar.
Herkes kendi içerisinde en doğru kararı vermek için çaba
sarfetmekte. Bu aşamalarda rehber görevini üslenen ister anne-babanın, ister
eğitmenlerin yapacakları en doğru davranış, çok fazla müdahale etmeden en son
kararın, çocuklarının kararı olmasına dikkat etmeleridir. Seçimlerinin doğru
yada yanlış, kendi kararları olması, onların daha sonrasında karşılaşacakları
güçlüklerle mücadele azimlerini de beraberinde getirecektir.
Ülkemizin büyük bir sorumu olan işsizliğin beraberinde gelen
ve hayatımızı farklı yönlerde seyretmesini sağlayan yanlış kararlar ve
keşkelerimizle geçireceğimiz bir yaşam.
Burada tümüyle negatif olmak istemiyorum aslında.
İstedikleri meslekleri en verimli şekilde icra eden bir çok bireyi de görmezden
gelemeyiz. İşte burada ki en büyük k-e-ş-k-e
her insanın, istediği ve verimli olduğu alanlarda görev yapabilmesi.
Tam bu noktada söylenebilecek en son söz; keşkelerinizi en
az düzeyde tutabildiğiniz bir yaşam dilemek. Hoşça ve dostça kalın…
Yazı No: 15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder