Gereksiz
bulduğum günlerden birini daha kutladık. Anneler günü.
Yanlış
anlaşılmasın lütfen. Annelerimiz değildir tabi ki gereksiz olan. Bu günü
gereksiz diye nitelememde olaya, bu kutlamaları yapanların baktığı gibi
bakamamaktan kaynaklanan farklılıklar var. Alıp veremediğim anneler değil,
koskoca yılda adanılan bir gündür.
Yazılarımı
takip edenler bilirler ki bundan başka gereksiz bulduğum günlere değinmeye
çalışmıştım. Bu özel diye nitelenen gün vesilesiyle annelerimizden ve anne
olmaktan bahsetmek istiyorum.
Anne olmak…
Annelik Başlı
başına farklı bir duygudur. Rabbimin sadece insanlara değil, üremeyi
sağlayabilen tüm canlılara verdiği olağanüstü bir duygu. Erkeğe karşı güçsüz
gibi gözüken o narin bedenlerinde taşıdıkları annelik duygusu, aslında
kadınlara verilen gizli bir güçtür. O öyle bir güçtür ki yalnız yavrusu
tehlikede iken ortaya çıkar ve kendisinden kat ve kat fizik gücü üstünlüğü
olanların karşısında bile devleşebilir.
Dünyanın
birçok yerinde anne olma duygusu aynıdır fakat yaşanılanlar farklılıklar
doğurmaktadır. Avrupa’nın herhangi bir yerinde anne olmakla, Filistin de,
Afganistan da, Irak da ve şimdilerde Suriye de anne olmak farklıdır elbet.
Hatta açlıkla imtihan edilen bir toplum olan Afrika da da anne olmak özeldir.
Açlık
nedeniyle yavrularıyla göç etmek zorunda olan Afrikalı anneler ve bu göç
yolundayken diğer çocukların kurtulması pahasına, içlerinden en hasta olan
yavrusunu acılarıyla ve gözyaşlarıyla ölüme terk etmek zorunda kalan anneler.
En acısı da bu sanırım.
Tüm
bunları yaşayan annelerin yılın sadece bir gününde onları anladığımızı, değerli
bulduğumuzu ve sevdiğimizi söylememiz ne kadar mantıklı sizce. İşte ben bunu
doğru bulmuyorum.
Şöyle
bir düşünün; o günde çocuklarının mezarına her zamankinden daha acılı bir
yürekle koşup “yavrum sen bana gelemedin
ama ben sana geldim” diyen anneler. Özellikle şehitlerimizin anneleri.
Şöyle
bir düşünün; anneler gününü kutlayan arkadaşlarını kaçamak bakışlarında
gizlediği yaşlı gözleriyle izlemek zorunda olan, anne özlemine her zamankinden
daha fazla hisseden yetim yavrularımız.
Şöyle
bir düşünün; yaş olarak sonbaharlarında olan ve çocukları tarafından terk
edilen huzur evlerinde, o gün ellerinin öpülmesini bekleyen yürekleri buruk
annelerimiz.
Ve
şöyle bir düşünün; o çok sevdiği, özlediği annelerini uzaklarda olmasından
dolayı kucaklayamadığından içinin buruk, yüzünün donuk olduğu bir gün yaşayan
evlatlar. Tıpkı benim gibi.
Annem…
Kucaklayamadığım, elini öpüp iyi ki
yanımdasın, iyi ki benim annemsin diyemediğim uzaklıktasın şimdi. Her zaman
özlem duyuyordum ama bu gün daha fazla hissettim yokluğunu seni çok özledim
annem.
Sadece senden uzaklardayken hissetmedim
özlemini, yanındayken de özlüyordum seni ama sen bilmiyordun. Beni ne kadar
özlediğini de hissediyorum anne ve seni çok iyi anlayabiliyorum. Tek tesellim sesini duymak istediğimde,
duyabilmemdir. Ama bu bana şimdi yetmiyor anne. Bu yılki anneler günü bana daha
da anlamsız geldi. Birileri daha fazla üzülüyordur diyerek sevmediğim bu özel
günü, şimdi hiç sevmiyorum anne ama seni çok seviyorum.
Bu vesile ile hayatın bana verdiği ikinci
aneminde ellerinden öpüyorum.
Kendilerini
unutup evlatlarının hayatını daha yaşanılır kılmak için çabalayan tüm
annelerimizin ve huzurumuz için mücadele verirken, kahpe kurşunlar ile yaşamdan
koparılan evlatlarının acılarıyla nefes alan tüm şehit annelerimizin de
ellerinden öpüyorum.
Yazı No: 27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder