Geçtiğimiz günlerde, her sene olduğu gibi 8 mart dünya kadınlar günü, coşku ile kutlandı !!.
Her kesim,
elinden gelen ne varsa, bir güne sığdırıp, saat onikide de noktayı koydular.
Seneye aynı bilindik sahneleri sergilemek için enerji toplamaları lazım ne de
olsa!
8 mart imiş!
Emekçi
kadınların günü imiş!
Ne yazık ki,
bu yaşıma kadar bu günü, bir kadın olarak anlamlandıramadım bir türlü. Gerçek
emekçi kadınlarımızın –ısmarlama- koca bir yıl içerisinde bir güne ihtiyaçları
var mı acaba diyerek, düşünmeden edemiyorum da.
Şu şarkıyı
mırıldanasım geldi birden “senede bir gün”
Bu, özel mi
özel günde TV ekranlarında, ünlü-ünsüz medyanın gözdeleri, kadın dernekleri boy
gösterme telaşındaydılar. Karşı cinsten kutlamaları kabul eden sözde emekçi
kadınların, suratlarındaki tarifsiz mutluluksa görülmeğe değerdi doğrusu.
Sözde duyarlı
erkeklerimiz de, bir güne sığdırmaya çalıştıkları sevgilerini, desteklerini,
minnettarlıklarını sunma telaşı içerisinde ki duruşları komik denecek
cinstendi.
Bazıları bu
günün bir sembol olduğunu dile getirseler de her şeyin en iyisini hak eden
kadınlarımıza ( altını çiziyorum HAK EDEN ) hakları, sembolleştirilen bir günde
değil, her zaman verilmelidir. Alaycı üslubum, bu kanaati taşıdığımdandır.
Bunun dışındaki gösterileri ise asla kabul etmiyorum.
Bu
düşüncelerime bakıp da feminist olduğum kanısına da varmanızı istemiyorum.
İsterdim ki feminist geçinen kadınlar benim verdiğim tepkiyi vermiş olsalardı
keşke.
Türkiye’de
kadın sorunlarının ayyuka çıktığı, kadına şiddetin yaşanmadan geçirilen bir
günü hatırlamıyorum. Hatta ve hatta, kocasının talimatıyla akrabasının
kurşunlarıyla, sığındığı poliklinikte can veren bir kadın haberinden sonra
nasıl bir gün kutladığımızı düşünmeye davet ediyorum.
Son günlerde
kadına şiddeti azaltmak yada caydırıcılığını artırmak adına bir çok kararın
yasallaşması aşamasına gelmememizden dolayı, memnuniyetimi dile getirmeden de
geçemiyeceğim. Bunlardan en kayda değer olanı; gerektiğinde kadının kimlik
değişiminin yapılabileceği idi.
Tepkim sadece
kadınlar gününe değil tabi ki. Bu gün ile birlikte kabul etmediğim bir anneler
günü, bir babalar günü ve en gereksiz bulduğum gün, sevgililer günü. Hepsinin
alt zeminde ticari hareketlilik yatmaktadır. O günlerde yapılan alışveriş
çılgınlığını bir düşünsenize. Bu sözde özel günlerde kasalarını doldurup
kazançlı çıkan kim?
Gereksiz bulup
saydığım bu günleri farklı bir açıdan değerlendirmek istiyorum. Şöyle ki; 14
Şubat sevgililer günü; sevgilisi olan, eşi olan gider hediyesini alır, güzel ve
özel bir gün geçirir. Buraya kadar iyi hoş. Görsel ve yazılı basında o gün,
konuyu can alıcı bir şekilde işler. Ya sevgilisi, eşi olmayanlar. Onların gün
boyu yaşadıkları mutsuzluklar, ümitsizlikler ne olacak. İşin bu boyutunu hiç
düşündünüz mü?
Bir başka
düşünmemiz gereken benzer özel gün, anneler ve babalar günü. Annesi-babası
olanların mutlu geçirdikleri bir gün iken, onları kaybetmiş veyahut onları hiç
tanıyamamış binlerce insanın o günü, duygusal anlamda nasıl geçirdiklerini de
düşünmemiz gerekiyor. Belki her zaman hissederiz yokluklarını ama o gün kat be
kat ağır gelir insana.
Bu yüzdendir
ki bir güne sığdırılmaya çalışılan sevgi, minnet yüklü paylaşımları, tüm yıla
yayarak vermeye çalışalım lütfen. Ancak o zaman gerçek değerini bulacaktır tüm
emekler.
Haftaya
görüşmek dileğiyle hoşça ve dostça kalın.
12.03.2012
Yazı No: 20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder