2 Mart 2015 Pazartesi

Hedef/sizlik

Hedef/sizlik…

Ankara Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma sonucuna göre, Ankara ilinden seçilen 1000’e yakın lise öğrencisinin %90 ının hedefler belirleme konusunda bilinçli davranmadıkları ve yaşamlarında bir hedefe sahip olmadıkları sonucu ortaya çıkmıştır.

Yeni bir yazıda bir araştırma örneğiyle merhaba demek istiyorum sizlere. Geçen hafta öğrencilerimizi ve velilerimizi ilgilendiren bir konuyu sizlerle paylaşacağımı dile getirmiştim. Benimde çok önemli bulduğum ve üzerinde durulup değerlendirilmesi gereken bir konu. Hedef belirleme.

Bildiğimiz üzere genç nüfusa sahip bir toplumuz ama bu genç potansiyelimizi ne kadar değerlendirebiliyoruz asıl bunu sorgulamamız gerekiyor. Gençlik ister insanlarda olsun, ister hayvanlarda olsun tazeliktir ama asla potansiyel güç değildir. Her istediğimiz de onu kinetik enerjiye döndüremeyiz. O gücü mutlak bir yerlerde depolayıp heba olmaması için ivedilikle önlem almalıyız.

Çorak topraklarımızı dirilten su misalidir gençliğimiz ama o topraklara ulaşabilmeleri için yol vermeliyiz onlara. Anthony Rabbins’in bir sözü aklıma geldi onu paylaşmak istiyorum: “başarı yada başarısızlık inançla başlar. Neye inanırsanız onu yaşarsınız. Bir şeyi yapabileceğinize inanır yada inanmazsanız her iki durumda da haklısınız”

Bir çok öğretmen arkadaşlarımla ve velilerimizle yaptığımız görüşmelerde, öğrencilerimizin yaşamlarında hedef belirlemede, ciddi bir desteğe ihtiyaç duydukları gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Aslında hedef belirleme, insan doğasının bir parçasıdır. Öğrencilerimiz, sürekli istediklerini neden elde edemediklerini merak eder dururlar. Onlar ne istediklerini bilmezlerse eğer, amaçlarına nasıl ulaşabilecekler ki! Burada asıl önemli olan, gerçekçi hedefleri önümüze koyabilmektir. Bu da kararlılık gerektirir.

            Hedeflerimizde ne kadar kararlı olursak onlara ulaşmamızda o kadar kolay olacaktır. Bu öğrencilerimle ilgili tespitlerimdi. Tekrar dönmek üzere bir nokta koyup rotayı çok değerli eğitmenlerimize çevirmek istiyorum.

Onların bir çoğu öğrencilik yıllarındaki hedeflediklerini gerçekleştirerek şu anda bulundukları yerdeler. Sanıyor musunuz ki ellerine mesleklerini aldıklarında hedefleri bitti. Öğle bir meslek ki eğitimcilik, son nefeslerine kadar hedeflerinin bitmemesini gerektiriyor. Öğrencilik yıllarından daha bilinçli bir şekilde hedef belirlemek zorundalar. Onların hedefleriyle, öğrencilerimizin daha kolay bir şekilde çorak topraklara yol alacaklardır.

Geçenlerde Sivas’ımızın eğitimde çok fazla yol alamadığıyla ilgili eleştirisel bir yazı okumuştum. Çok güzel tespitler ve öneriler vardı. Yeniden yapılanmanın önemini belirten çok doğru ifadeler içeriyordu yazı. Bunun akabinde ilk öğretimde okuyan bir öğrencimizin, sınav sonrasında annesiyle olan diyaloguna şahit oldum. Onu sizle paylaşmak istiyorum.

Öğrenci, matematik sınavının kötü geçtiğini üzülerek dile getiriyordu velisine. Sebebini soran veliye, öğrencinin verdiği cevaplar eğitimde Sivas’ımızın neden yol alamadığının bir kanıtı olabilir diye bu anektodu aktarmak istedim.

Öğrenci, matematik sınavında öğretmeninin soruları elde yazdırdığını ve sürenin yazmayla geçtiğini, cevaplarının çoğunu yetiştiremediğini ifade ettiğinde, bir eğitmen olarak şok oldum diyebilirim. Sınavlarda test tekniği ile yarışır durumda olduğumuz bir dönemde matematik yazılısının klasik yapılması, hatta ve hatta soruların öğrencilere yazdırılması ne kadar vahim bir durum. Test tekniğine aşina olmayan bir öğrencinin girdiği sınavlarda başarılı olmasını beklemek abesle iştigaldir. Girilen sınavlarda bilginin yanında süre ile yarışılıyor artık. Sınavdan çıkan bir çok öğrencinin ortak serzenişi, “yapabileceğim bir çok soru vardı ama süre yetmedi” gibi cümlelerdir. Öğrencimizin bu başarısızlığının nedenlerinde, öğretmeninin soruları elde yazdırması yok mudur? Vardır elbet. Hem de büyük bir yüzde ile. Hedefi olmayan bir öğretmenin elinde kaç tane gizli güç vardır sizce. Bunları düşününce üzülmemek elde değil.

Keşke öğretmenler odasında öğrencilerimizin dedikodusunu yapmak yerine başarıyı artırma tekniklerini paylaşabilsek.

 Keşke, “bunlardan adam olmaz” demek yerine, pes etmeden, yoğurabilsek elimizdeki hamuru.

Keşke, eğitimde bilgi paylaşımını desteklemek için devletimizin gönderdiği bilgisayarlarımızı, boş derslerimizde ve teneffüs aralarında kağıt oyunu oynayarak geçirmesek.

            Keşke ders zili çaldığında sınıflarımıza zamanında girebilsek.

Keşke “öğretmenim bir şey sorabilir miyim” diyerek yanınıza sokulan öğrencilerimize “ders bitti sonra gel” demeden yardımcı olabilsek. Ben inanıyorum ki keşkelerimizin olmadığı bir Sivas, eğitimde de arkaya değil öne adımlarını atacaktır. Burada öğrenci, öğretmen, veli, Sivas, Türkiye kazanacak tabi ki ama asıl biz geleceğimizi kazanmış olacağız velhasıl.

Eğitimde özverili çalışmaları  olan öğrenci başarısını yakalayabilme tekniklerini en üst seviyede kullanan bilinçli, kendisine, çorak topraklarımıza hayat verecek olan potansiyel güçlerimize yol açmayı hedef koyan öğretmen arkadaşlarımı tenzih ediyorum.

Arkadaşlarım, Sivas Milli Eğitim Müdürlüğünün yeniden yapılanması gerekliliğini ortaya koydular ve bu yapılanmada Sayın Sivas Milli Eğitim Müdürüne çok iş düşmektedir. Sayın müdürüm sıradan olmak çok kolay. Sizden sıra dışı bir müdürlük bekliyoruz. Bakınız Sivas üzerindeki bu ölü toprağını (başarısızlık) nasıl üzerinden silkeleyecek. Bizim çocuklarımızın, Ankara’daki, İstanbul’daki, Bursa’daki, İzmir’deki çocuklardan bir farkı olmadığını hepimiz göreceğiz. Çocuklarımıza hedef belirlemeyi, hedefe ulaşmanın yollarını ancak bizler gösterebiliriz. Kolay gelsin diyor, saygılar sunuyorum..

Vildan Poyraz Coşkun
26.11.2011
Yazı No: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder