Ankara Üniversitesi tarafından yapılan bir
araştırma sonucuna göre, Ankara ilinden seçilen 1000’e yakın lise öğrencisinin
%90 ının hedefler belirleme konusunda bilinçli davranmadıkları ve yaşamlarında
bir hedefe sahip olmadıkları sonucu ortaya çıkmıştır.
Yeni bir
yazıda bir araştırma örneğiyle merhaba demek istiyorum sizlere. Geçen hafta
öğrencilerimizi ve velilerimizi ilgilendiren bir konuyu sizlerle paylaşacağımı
dile getirmiştim. Benimde çok önemli bulduğum ve üzerinde durulup
değerlendirilmesi gereken bir konu. Hedef
belirleme.
Bildiğimiz
üzere genç nüfusa sahip bir toplumuz ama bu genç potansiyelimizi ne kadar
değerlendirebiliyoruz asıl bunu sorgulamamız gerekiyor. Gençlik ister
insanlarda olsun, ister hayvanlarda olsun tazeliktir ama asla potansiyel güç
değildir. Her istediğimiz de onu kinetik enerjiye döndüremeyiz. O gücü mutlak
bir yerlerde depolayıp heba olmaması için ivedilikle önlem almalıyız.
Çorak
topraklarımızı dirilten su misalidir gençliğimiz ama o topraklara
ulaşabilmeleri için yol vermeliyiz onlara. Anthony Rabbins’in bir sözü aklıma
geldi onu paylaşmak istiyorum: “başarı
yada başarısızlık inançla başlar. Neye inanırsanız onu yaşarsınız. Bir şeyi
yapabileceğinize inanır yada inanmazsanız her iki durumda da haklısınız”
Bir çok
öğretmen arkadaşlarımla ve velilerimizle yaptığımız görüşmelerde,
öğrencilerimizin yaşamlarında hedef belirlemede, ciddi bir desteğe ihtiyaç
duydukları gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz.
Aslında hedef
belirleme, insan doğasının bir parçasıdır. Öğrencilerimiz, sürekli
istediklerini neden elde edemediklerini merak eder dururlar. Onlar ne
istediklerini bilmezlerse eğer, amaçlarına nasıl ulaşabilecekler ki! Burada
asıl önemli olan, gerçekçi hedefleri önümüze koyabilmektir. Bu da kararlılık
gerektirir.
Hedeflerimizde
ne kadar kararlı olursak onlara ulaşmamızda o kadar kolay olacaktır. Bu
öğrencilerimle ilgili tespitlerimdi. Tekrar dönmek üzere bir nokta koyup rotayı
çok değerli eğitmenlerimize çevirmek istiyorum.
Onların bir
çoğu öğrencilik yıllarındaki hedeflediklerini gerçekleştirerek şu anda
bulundukları yerdeler. Sanıyor musunuz ki ellerine mesleklerini aldıklarında
hedefleri bitti. Öğle bir meslek ki eğitimcilik, son nefeslerine kadar
hedeflerinin bitmemesini gerektiriyor. Öğrencilik yıllarından daha bilinçli bir
şekilde hedef belirlemek zorundalar. Onların hedefleriyle, öğrencilerimizin
daha kolay bir şekilde çorak topraklara yol alacaklardır.
Geçenlerde
Sivas’ımızın eğitimde çok fazla yol alamadığıyla ilgili eleştirisel bir yazı
okumuştum. Çok güzel tespitler ve öneriler vardı. Yeniden yapılanmanın önemini
belirten çok doğru ifadeler içeriyordu yazı. Bunun akabinde ilk öğretimde
okuyan bir öğrencimizin, sınav sonrasında annesiyle olan diyaloguna şahit
oldum. Onu sizle paylaşmak istiyorum.
Öğrenci,
matematik sınavının kötü geçtiğini üzülerek dile getiriyordu velisine. Sebebini
soran veliye, öğrencinin verdiği cevaplar eğitimde Sivas’ımızın neden yol
alamadığının bir kanıtı olabilir diye bu anektodu aktarmak istedim.
Öğrenci,
matematik sınavında öğretmeninin soruları elde yazdırdığını ve sürenin yazmayla
geçtiğini, cevaplarının çoğunu yetiştiremediğini ifade ettiğinde, bir eğitmen
olarak şok oldum diyebilirim. Sınavlarda test tekniği ile yarışır durumda
olduğumuz bir dönemde matematik yazılısının klasik yapılması, hatta ve hatta
soruların öğrencilere yazdırılması ne kadar vahim bir durum. Test tekniğine
aşina olmayan bir öğrencinin girdiği sınavlarda başarılı olmasını beklemek
abesle iştigaldir. Girilen sınavlarda bilginin yanında süre ile yarışılıyor
artık. Sınavdan çıkan bir çok öğrencinin ortak serzenişi, “yapabileceğim bir
çok soru vardı ama süre yetmedi” gibi cümlelerdir. Öğrencimizin bu
başarısızlığının nedenlerinde, öğretmeninin soruları elde yazdırması yok mudur?
Vardır elbet. Hem de büyük bir yüzde ile. Hedefi olmayan bir öğretmenin elinde
kaç tane gizli güç vardır sizce. Bunları düşününce üzülmemek elde değil.
Keşke
öğretmenler odasında öğrencilerimizin dedikodusunu yapmak yerine başarıyı
artırma tekniklerini paylaşabilsek.
Keşke, “bunlardan adam olmaz” demek yerine,
pes etmeden, yoğurabilsek elimizdeki hamuru.
Keşke,
eğitimde bilgi paylaşımını desteklemek için devletimizin gönderdiği
bilgisayarlarımızı, boş derslerimizde ve teneffüs aralarında kağıt oyunu
oynayarak geçirmesek.
Keşke
ders zili çaldığında sınıflarımıza zamanında girebilsek.
Keşke
“öğretmenim bir şey sorabilir miyim” diyerek yanınıza sokulan öğrencilerimize
“ders bitti sonra gel” demeden yardımcı olabilsek. Ben inanıyorum ki
keşkelerimizin olmadığı bir Sivas, eğitimde de arkaya değil öne adımlarını
atacaktır. Burada öğrenci, öğretmen, veli, Sivas, Türkiye kazanacak tabi ki ama
asıl biz geleceğimizi kazanmış olacağız velhasıl.
Eğitimde
özverili çalışmaları olan öğrenci
başarısını yakalayabilme tekniklerini en üst seviyede kullanan bilinçli,
kendisine, çorak topraklarımıza hayat verecek olan potansiyel güçlerimize yol
açmayı hedef koyan öğretmen arkadaşlarımı tenzih ediyorum.
Arkadaşlarım,
Sivas Milli Eğitim Müdürlüğünün yeniden yapılanması gerekliliğini ortaya
koydular ve bu yapılanmada Sayın Sivas Milli Eğitim Müdürüne çok iş
düşmektedir. Sayın müdürüm sıradan olmak çok kolay. Sizden sıra dışı bir
müdürlük bekliyoruz. Bakınız Sivas üzerindeki bu ölü toprağını (başarısızlık)
nasıl üzerinden silkeleyecek. Bizim çocuklarımızın, Ankara’daki, İstanbul’daki,
Bursa’daki, İzmir’deki çocuklardan bir farkı olmadığını hepimiz göreceğiz.
Çocuklarımıza hedef belirlemeyi, hedefe ulaşmanın yollarını ancak bizler
gösterebiliriz. Kolay gelsin diyor, saygılar sunuyorum..
Vildan Poyraz Coşkun
26.11.2011
Yazı No: 5
Yazı No: 5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder