5 Mart 2015 Perşembe

Matematiğin Suçu Ne?

               Matematiğin Suçu Ne?

Geçtiğimiz hafta sonu ÖSYM tarafından gerçekleştirilen YGS sınav sonuçları açıklandı. 1 milyon 837 bin 344 öğrenciden 50 bin 805 adayın sıfır çektiği bir sınavı daha geride bıraktık.

            Sınavlarla ilgili birçok bilgiler sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından değerlendirilerek kamuoyuna sunuldu. Bu bilgilerden en çok ilgimi çeken 700 bin öğrencimizin matematik bölümünden sıfır çekmiş olmasıdır.

            Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu tarafından matematik dersinin sevilmediğini, ilgi görmediğini yeni bir araştırma sonucu olarak sizlere sunmayacağım tabii ki. Bilinen bir gerçeğin bu sene de aynı sonucu vermesine şaşırmadım açıkçası. Ön yargıyla bakılan matematiği çocuklarımıza sevdirmekte zorlanıyoruz. Sevmedikleri için de öğrenme istekleri olmuyor. Biz eğitmenlerin ellerini kollarını bağlayan nokta bu oluyor.

            Dersine girdiğimiz sınıf mevcutlarının 40 ve üzeri olan öğrenci gruplarında matematiğe ilgi duyan ve o dersi zevkle yapıp başarı sağlayan hâlihazırda ancak 6-7 kişi bulabilirsiniz. Onları istekle takip etmeye çalışan fakat temel eğitimleri buna imkân vermeyen 8-10 kişi vardır. Ardından 10-15 kişilik grup etkisiz eleman gibidir.  Sorun yaratmazlar ama derse de katılmazlar. Ve geri kalan öğrenci grubu ise bir nevi matematik düşmanlarıdır.  Dersten hatta ve hatta bu dersin öğretmenlerinden de hoşlanmazlar. 40 dakikalık ders süresi boyunca canları sıkılan ve dersi sabote etme planları yapan bu özel öğrencilerimizin bazılarının düşüncelerini eyleme dönüştürme hevesinde olmaları eğitmenlerin canını sıkar ne yazık ki.

            Durum böyle iken çoğu öğrencimizin sınavlarda, matematikten sıfır çekmeleri sürpriz değil. Madalyonun diğer bir tarafı var aslında. Sınav sonrasında görüştüğüm birçok öğrencinin sınav değerlendirmelerinde “Türkçe soruları bizi ters köşeye yatırdı.” ifadelerine sıkça rastladım. Türkçe sorularının çok uzun olmasından dolayı sürenin azizliğine uğrayan öğrenciler, diğer bölümlerde rahatça yapabilecekleri sorulara zamanlarının kalmamasından dolayı, hüsranla sınavlarını sonlandırmaları da düşündürücü.

            Tamam, matematiği yapamamaları bir tarafa 700 bin öğrencilerimizin bu bölümden sıfır çekmelerinde ki diğer etken sürenin yetmemesi olmuştur. Diğer bir ifadeyle ne yazık ki matematik Türkçeye feda edilmiştir.

            Burada değinmek istediğim bir başka konu, sınava hazırlık döneminde okul eğitimine destek olmak ve sağlıklı bir şekilde sınavlara, öğrencileri hazırlama noktasında hareket eden dershane eğitimleridir. Birçok dönem eleştirilere maruz kalsalar da, eğitim sistemimizin tam olarak oturtulmamış olmasının verdiği açığı kapatmak için gayret sarf etmektedirler.

            Geçenler de eğitim sistemindeki yeni değişikliklerin bilgilendirilmesi akabinde, önümüzde ki dönemlerde dershanelerin de kapatılacağının söylenmesinin ardından, sektör işverenlerinden itiraz sesleri çok geçmeden geldi. Dershanelerin, takviye eğitimini almaya istekli olan öğrencilerimize okulla birlikte hareket edildiğinde ki katkıları küçümsenemez.

            Dershane desteğini alma yaş grubunun on ikiye düştüğü son dönemlerde öğrencilerin YGS sınavına gelene kadar aldıkları takviye, takdir ederseniz azımsanmayacak kadar uzun bir süre. Bu sürede sınavlarda artık, bilgi ile birlikte süre ile de yarışılacağı bilincinin öğrenciye öğretilmesi gerekirken sonuç ortada. Dershanelerin kapatılacağını duyduklarında (ne kadar gerçekçi olduğu da muamma) itiraz etmeden önce özeleştiri yapmaları gerekmez mi?

             Dershane eğitiminde ki asıl amaç eksik bilgilerin tamamlanması, öğrencinin test tekniğine alıştırılması ve verilen sürenin etkin kullanımıyla ilgili pratik edindirme iken ardı ardını yapılan deneme testlerinin, çocukları bezginlik noktasına getirmekten başka da bir faydası olmamış gözüküyor.

            Sınav akabinde soluğu dışarıda alan çoğu öğrencinin yakınlarıyla paylaştığı ilk cümle “sorular çok zor değildi fakat sürem yetmedi. Sürem yetseydi birçok soruyu da yapabilirdim.” olmuştur.

            Dershaneler noktasında ki bu eleştirilerimi haklı kılan ifadelerim üzerinde, sizlerin de düşünmesini istiyorum.
 

       Vildan Poyraz Coşkun
           23.04.2012
           Yazı No: 25

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder