Toplum olarak son
dönemlerde doğal bir değişim hatta bir evrim geçiriyoruz. Hal böyle olunca
özgür düşüncelerimizi daha rahat dillendirebiliyoruz.
12 Eylül ve öncesini, çocuk denecek
yaşta olduğum için tam olarak hatırlamıyorum ama o dönemi birebir yaşayan
neslin anlattıklarını dinleyince tüylerim diken diken oluyor.
Cumhuriyet dönemi sonrasında ki yıllarda
belli dönemlerde halkımıza dayatılan askeri rejimlerin götürülerinden aydın
kesim dahil yurdum insanı özgür düşünemez olmuştur. Demokrasi ve özgürlük
noktasında toplum nazarında gelişen en ufak kıpırdanmalardan bile ürken halk,
kötü hatıraların tekrarlanmaması noktasında tüm baskılara boyun eğmek zorunda
bırakılmıştır.
Gelelim günümüze. Ne değişti de
bizim için iyi rüyalar görmeyen bu insanların yaptıklarından dolayı
yargılanmaları gerekir moduna geçtik. Şu andaki düşüncelerimizi çok öncesinde
harekete geçirebilseydik 28 şubat günü sokaklarımızda halkımız ve seçilmişler
tank gösterilerini seyretmek zorunda kalmazlardı.
Evet sorumlular yargılanmalıdır.
Neslimizin, geleceğe daha özgür adımlarla yürüyebilmesi için bu yapılmalıdır.
TSK içerisinde bulunan ve
konumlarını ve ellerindeki silah güçlerini halk üzerinde ezici güç olarak
kullanmak isteyenler saf dışı bırakılmalıdır. Ülke halkının gözünden bile
sakındığı, değer verdiği ve zarar görmesine asla müsaade etmeyeceği bu kurumu
hak ettiği gibi daima taşıyacaktır.
Meclis içerisinde anayasa kanunu,
eğitim kanunu gibi kanunlar öncesinde, yaşanan gerilimli saatlere hepimiz şahit
olmaktayız. Muhalefet ve iktidar partileri arasındaki uyumsuzluklara alışkın
olduğumuz aşikârken 12 Eylül’e sebebiyet veren sorumluların, cuntacıların
yargılanması konusunda iktidar ve muhalefetin tümünün, sağduyulu davranarak
ortak hareket etmesi tüm seçmenleri mutlu etmiştir. Vekiller bu
kararlılıklarıyla halkın teveccühlerini kazanmışlardır.
İster 12 Eylül sorumluları, ister darbe
heveslileri içerisinde olan tüm insanlar artık Atatürk’ün özgürlükler
çerçevesinde kurmaya çalıştığı Türkiye Devletinde kendilerini halkın üstünde
göremeyeceklerdir.
Bu yargılamalarda o dönemlerde
eziyet görüp acı çeken nesil bile “yargılansınlar
ama asılmasınlar”
düşüncesindeler. Halkımızın geldiği bu noktayı çok önemsiyorum. Bu düşünce
tarzıyla her şeyin en iyisine layık olduğunu kanıtlamışlardır.
12 Eylül’ün baş aktörü olan Kenan
Evren’i yürümekte dahi zorlandığı bir döneminde, aradan çok sular geçmesine
rağmen evinden alıp yargılamak istememizin bir sebebi var tabii ki. Buradaki
gösteri, aslında gelecekte bu düşünceler çerçevesinde hareket etmek isteyenlere
verilen bir mesajdır. Bu mesaj yargılama sürecinde doğru verilirse eğer,
caydırıcılığı da bir o kadar etkili olacaktır.
Keyfi, sırf güç gösterisi kokan,
milletin dediği değil benim dediğim olsun diye sekteye uğratılan
demokrasimizdir ne yazık ki. Tamda özgürlükler ve ekonomi noktasında önemli
adımlar atılmak istenirken yenilen çelmeler vs. artık bu dönemleri bir daha
yaşamak istemiyoruz. Ülke halkının topyekûn ağız birliğinde olması uygarlığa ve
özgürlüğe atılan adımların bir göstergesidir.
Velhasıl…
Mutluyum tüm gelişmelerden
Mutluyum düşünebildiklerimi özgürce yazabilmekten.
Mutluyum geleceğe daha güvenli bakabilmekten..
Yazı No: 24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder