5 Mart 2015 Perşembe

Şimdi Özümseme Zamanı

           Şimdi Özümseme Zamanı

Eğitim her asırda olduğu gibi, bilgi çağı olan günümüzde de ülkelerin gündemini yoğun olarak meşgul etmektedir. Ülkemizde son dönemlerde yaşanan yenilenme hareketlilikleri tüm bunların bir yansıması olabilir mi?

            Yenilenme her şeyin doğasında var olan bir olgudur aslında. Hücreler yenileniyor, insan yenileniyor ve en önemlisi bilgi yenileniyor. Yenilenme hareketliliğinden nasibini en çok alan bilgidir tabi ki.  Bu bilgilere ulaşmanın bir çok yolu olmasına karşın en etkili yol belli kurumlarda verilen eğitimdir. Bu kurumlarda eğitimin ne şekilde verileceği belirlenir ve belli sistemlerle uygulanır.

            Türkiye’nin 17 Aralık 2004’te aldığı üyelik takvimiyle başlayan ve 3 Ekim’de müzakerelerin başlamasıyla yeni bir boyut kazanan Avrupa Birliği (AB) süreci, ülkemizde bildiğiniz gibi oldukça yoğun tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

            İnişli çıkışlı ivmelerle, elli yılı geride bıraktığımız AB üyeliği sürecinin en önemli maddelerinden olan eğitim ve kültürle başlaması, üyeliğin öneminin vurgulanması açısından kayda değer diye düşünüyorum.

            Müzakere sürecinde dayatılan ve kolay gibi gözüken “eğitim ve kültür” maddesi, bize göre üyeliğin belki de en ağır maddesidir. Bu maddeden dolayı hem AB hem de Türkiye kamuoyunda, bu üyeliği imkânsız görenler çoğunluktadır.

            Son dönemlerde ki eğitim alanında gerçekleştirilmeye çalışılan köklü değişimlerin temelinde aslında bu yatmaktadır.

            Modern dünyanın eğitim yaklaşımlarından olan demokratik eğitim, özgür eğitim, birey merkezli eğitim kavramlarının ülkemizde de yer bulabilmesi için ciddi bir dönüşüm yaşamamızın zamanı geldi de geçti bile.

Yapılan en son çalışma hem meclis içerisinde hem de ülke genelinde uzun tartışmalara sebep olan 4+4+4 eğitim sistemidir. Tüm tartışmalara rağmen yasallaşarak sonuçlandırılan bu sistem, başlı başına devrim niteliğindedir. Bazı ağızlarda 28 Şubat süreci kalıntılarının temizlenmesi gibi algılansa da, çığ gibi büyüyen genç neslimizin daha kaliteli yetişmesi noktasında elzem olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz.

            AB eğitim yaklaşımında var olan ve bizden de istenen demokratik, özgür ve birey merkezli eğitim anlayışı aslında tarihimizin köklerinden beri bizde de var olan bir yaklaşımdır. Şu anda yapılmaya çalışılan, bu yaklaşımın yeniden fark ettirilip uygulamaya geçirilmesidir.

            AB süreci çerçevesinde yapılan bu yeni adımları AB üyeliğinin ev ödevleri gibi algılamayıp, eğitim sistemimizdeki temel yanlışlıklar bertaraf edilmelidir.

            Yeni sistemi özümseme noktasında, yapıcı hareket etmek, bizleri AB üyeliğine taşımasa da yararımıza olacaktır.

            Bu noktada yapmamız gereken; biraz sabır, biraz özveri ve tabi ki çok çalışmak..


 Vildan Poyraz Coşkun
     09.04.2012
     Yazı No: 23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder