Neler oluyor, yurdum insanı değişiyor mu ne?
Otobüste bayanlara yer vermelerden tutun bir kuyrukta ön sıralara geçilse dahi
“tabi tabii buyrun” demeler; öğrencilerin ellerinde bıçak ve falçata yerine
birbirlerine uzatılan kitaplar, çiçekler; trafikte gülümseyerek yol verenler
hatta ve hatta, trafik cezası yazan polise “memur bey doğru ben hatalıyım,
yazın cezamı” diyen, saygıdeğer sürücüler; analarının, babalarının hayır dualarını
almak için çırpınan evlatlar; akşam ana haberlerini gülümseyerek sunan
spikerler. Yurdum insanının güzelliklerini, çok kutsal meclisimizde yapılan
–fikirler çok farklıda olsa- olumlu müzakereler ve saygı dışına çıkılmayan
fikir alışverişleri. Şekillenen yurdum insanının geleceği için sürdürülen
çalışmalar.
Ve en önemlisi ana haberlerde ne var biliyor musunuz? Sadece
eceliyle ölenlerin haberleri var.
Günaydın..
Günaydıınn…
Bu kadar güzel bir rüyadan uyanmayı kim ister ki. Yurdum
insanının tüm güzelliklerini kaleme almayı ben istemez miyim. Güzel şeyler
olmuyor değil tabi ki ama olumsuzlukların gölgesinde kalıyor ne yazık ki.
Son zamanlarda en çok dikkatimi çeken, ana haber
bültenlerinin bir çoğunun, ölüm haberleriyle işgal edilmesi. İnsanın içi kararıyor.
İnsanı öldürmek bir tarafa, öldürdükten sonra -beklide öncesinde- insanlık dışı
vahşetler. Kafa kesmeler, cesedi parçalayıp çöpe, oraya buraya atmalar.
Okullarda erkek arkadaşları için birbirlerine giren iki kızdan birinin mezarda
biten sonu ve on iki yaşındaki çocuğunu, sözleşme yaparak para ile satan bir
baba. Daha niceleri.
Nereye gidiyoruz. Nedir bizi bu kadar vahşileştiren
sebepler. Toplum olarak cinnet mi geçiriyoruz. Depresyona girmek moda oldu
artık.
Geçtiğimiz günlerde meclisimizdeki bir oturumda cereyan
edenleri tv ekranlarından seyrettik. Evlere şenlikti doğrusu. Eğitimleriyle,
geldikleri konumlarıyla örnek kişiliklerine güvenerek seçtiğimiz ve bizleri
–aman iyi bir şekilde teslim edin- diyerek, arkalarından sular dökerek meclise
uğurladığımız temsilcilerimizin sokak kavgalarını aratmayan görüntüleri süperdi
doğrusu. Daha sonrasında sebeplerini, olayların içeriklerini izah etmek için
çırpınmaları ne komik. Sebep ne olursa olsun verdikleri görüntülere bir bakın.
Yok böyle bir şey.
Sanırım bizleri temsil ettiklerinden midir bilinmez, aynen
yurdum insanı gibi asabiler. Birbirlerine karşı saygısızlar. Biz beklerdik ki,
temsil ettikleri insanlara –sorun her ne olursa olsun, bizler gibi davranın.
Doğru davranış budur- diyen görüntülerin bizlere verilmesiydi. Milletin özünün
yansıtıldığı meclisin sayın değerli üyeleri, görüntülerinizi tekrar tekrar
seyredin. Beğenirseniz devam edin. Bizde seyretmeye devam ederiz.
Her dem stresliyiz evet. Stresin kimi zaman kendimizi “durdurun dünyayı inecek var” adlı ünlü
tiyatro oyunundaki gibi hissetmemize yol açar. Vücudumuzu etkilediği gibi,
zihnimize de çöreklenir ve saplantılı fikir ve endişeler kafamızda döner durur.
Kimi zaman zihnimiz patlayacak gibi olur. Tam bu esnada yapılacak en kolay ve etkin yöntem yürümektir. Gelişigüzel
on-onbeş dakika yapılan yürüyüşler bile stresimizi azaltacaktır inanın.
Stresten uzak, sağduyulu günler temennisiyle hoşça ve dostça
kalın…
Vildan Poyraz Coşkun
13.02.2012
Yazı No: 17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder