Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler, bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hoca’da başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda bir böceğin bacağı var. Sınavınız bacağından bu böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş. Hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı sertçe çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş,
"Kimsin sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış.
“bacağımdan tanısana beni, tanısana…
Merhabalar,
Bu haftaki yazıma, eğitim camiası ile ilgili bugüne
kadar duyduğum çok hoş bir fıkrayla başlamak istedim. Umarım sizinde yüzünüzde
küçük bir tebessüm oluşmuştur.
Eğitim sistemimizdeki aksaklıkları gidermek adına, bu güne kadar yapılan
değişiklikler, eğitim alışkanlıklarımızı yap-boz’a çevirecek kadar baş
döndürücü idi.
Yapılan her değişiklikte sorunların giderilmediği, aksine eskiyi arar durumlara
düştüğümüz dönemleri gördük. Herkesin bildiği, Kredili Sistem ile bu hezimeti
yaşadık ne yazık ki. Başka hezimetler yaşamak istemiyoruz ve bu nedenledir ki
sürekli yeni arayışlara yelken açıyoruz ne yazık ki.
Acı olan, bu arayışlarda binlerce öğrencimizin deneme tahtasına çevrilmiş
eğitim düzeneğinde, başarısızlıklarından nasiplerini almış olmalarıdır.
Yeni arayışlar…Yeni arayışlar ama hazıra konmaktan hiç vazgeçmiyoruz ne yazık ki. Her zaman ki gibi vücudumuzu tanıyıp, elbisemizi kendimiz dikmek yerine, askıda çok güzel gözüken bir elbiseyi denemeden satın alma alışkanlığımız, bize çok fazla emek ve zaman kaybettirmiş bu güne kadar. Yani pahalıya mal olmuştur.
Çocuklarımızın ilerisi için hayal edip yapmak istedikleri meslekler, küçük yaşlarda belirlenememektedir hala. Kendisine gereksiz olan birçok bilgi yükleme yapılmasından mı kaynaklanır bilemem ama kendisine mikrofon uzatılan bir üniversite öğrencisine “bir yılda kaç ay vardır ” sorusuna cevap verememesi bundan kaynaklanıyor olabilir mi sizce?
Bir tıp öğrencisinin geçmiş tarihte yapılan ve
bizimle ilgisi olmayan bir savaşın tarihini nedenlerini yada savaşın
sonuçlarını bilmesi ne kadar gerekli. Ama burada yanlış anlamalara mahal
vermemek adına şunu da belirtmeliyim ki, tarihte bazı savaşlar yada olaylar
vardır ki tüm dünya ülkeleri etkilenmiştir. Bunların bilinmesi genel kültür
noktasında ki bilgi dağarcığımızda olmazsa olmazlarımız olmalı tabii ki.
Ben şunu anlamakta zorluk çekiyorum hala. Gelişmiş
ülkelerde şu oluyor bu oluyor diyerek çoğu kültürümü dejenere eden cinsten
alışkanlıkları almaktan geri kalmıyoruz demi. Oysa gelişmiş bir ülkenin,
(örneğin Almanya gibi) eğitim sistemlerini incelediğimizde, çocuklarını
ilköğretimin ilk basamaklarında yetenekleri doğrusunda eğitim vermekte
olduklarını ve bu doğrultuda çocukları geleceğe taşıdıklarını görebiliriz. Ne
diyelim darısı bizim çocuklarımızın başına.
Şuan yürütülmekte olan eğitim sistemimiz özü
bakımından bir öncekilere beş basmaktadır ama…
Aması var işte. Sistemin içerisinde bulunmam
itibari ile hem olumlu yönlerini, hem de aksayan yönlerini bu vesileyle dile
getirmek istiyorum izninizle.
Sistem çok güzel aynı zamanda etkili. Hazır
bilgilere alıştırılmış beyinler için biraz bocalama olsa da, belli bir süre
sonra olumlu etkilerini göstereceğine inanıyorum. Bugüne kadar öğretmen
merkezli süre gelen bir düzenden, öğrenci merkezli düzene geçmenin sancılarını
öğrencilerimizin yanı sıra, en çok belli bir yaşın üzerinde görev yapan
eğitimcilerimize zor gelmiştir. Yılların alışkanlıklarını bir anda bırakmak
cidden zordur ama hiç yapılamaz da değildir. Sistemin yararını gören
eğitimcilerin, çok çabuk adapte olduklarını gözlemlemekteyiz. Öğrencilerimiz
açısından en güzel tarafı, ifade özgürlükleri olsa gerek. Siyasette ki en
etkili slogan “Konuşan Türkiye”.
Konuşan Türkiye asıl bu sistemin meyvelerini yiyen nesilde ortaya çıkar. Şimdi
ki sadece slogan.
Gelelim bu sistemin en önemli handikabına. Türkiye
şartlarında son yıllarda nüfusa orantılı olarak yeni okulların devreye
sokulmasına rağmen, birçok yerleşim yerlerimizde kalabalık sınıf mevcutlarının
önüne hala geçemediğimiz bir gerçek. Hal böyle olunca sistemin can damarı olan
öğrenci merkezli eğitim bu noktada çıkmaza girmektedir. Ders kitaplarında
yapılması gereken etkinlikler kalabalık sınıf mevcutlarına, sürenin de kısa
olması eklendiğinde, inanın durum vahim. Bu olumsuz şartlar sadece belli
yerlerde değil tümüyle iyileşmesi durumunda güzel başlangıçlar için
sevinebiliriz ancak. Yoksa tekrar yeni arayışlar için yollardayız demektir.
Bu sistemin etkili olabileceğine, ben dâhil
bu sistemin olumlu sonuçları görebilen tüm eğitimciler inanmaktayız. Yeter ki
şu mevcutlarımızı yirmili rakamlara indirebilelim.
Haftaya görüşmek dileğiyle hoşça ve dostça
kalın…
Vildan Poyraz Coşkun
12.12.2011
Yazı No: 7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder