17 Mayıs 2017 Çarşamba

Zamanla Yarış Bizimkisi

Zamanla Yarış Bizimkisi

Gelişiyor muyuz?
Evet
Değişiyor muyuz?
Evet
Yozlaşıyor muyuz?
Tabii ki evet

Birbirine bağlı bu üç kavram ateş topu gibi kucağımızda. Farkında değiliz ama ışık hızında yaşıyoruz.
Gelişimi istemeyen, değişimlerden hoşnut olmayan insan çok azdır sanırım. Bu durum çoğumuzu ziyadesiyle memnun etmekte. Değişimle birlikte toplumun her alanında yaşanan yozlaşma ise birçok artıların yanında negatif, arzu edilmeyen bir süreçtir. Yeni nesil yozlaşmanın sadece kelime anlamını biliyor. Az gelişmişlikten gelip, hızlı bir değişimin içinde kendini bulan, belli yaş grupları yozlaşmanın uç noktalarını günümüzde yaşıyor ama gelişimin peşinde koşmaktan da geri durmuyor maalesef.
Değişime yetişemediği durumlarda tirajı komik olaylar da yaşanmıyor değil.

Olaya iletişim noktasından bakalım isterseniz; güvercinlerle taşınan mektupların yerini, hızıyla sınır tanımayan e-postalar birer nimet olarak gözükse de posta güvercinlerinin işsizliğini hiç hesaba katmıyoruz ya da THY’nin müthiş büyüme grafiğiyle gururlanırken, Hazerfen Ahmet Çelebi’nin uçuş denemelerini başarıyla sonuçlandırdığında ki tarifi imkansız mutluluğunu göz ardı ediyoruz ne yazık ki.

Geniş yelpazede düşündüğümüz zaman teknolojik anlamdaki her türlü gelişme bizlere daha rahat yaşam alanları sağlamakta. Sağlık alanında ki gelişmeler sayesinde birçok basit ölümlerin önlendiği bir gerçek. 
İnsan gücünün yerini alan makinelere kim hayır diyebilir ki? 
İletişim hiç olmadığı kadar kolay ve zevkli.
Tüm bunlar pozitiflerimiz, olmazsa olmazlarımız şimdilerde.
Bu anlamda gelişmelerden en üst düzeyde nimetlendiğimiz ise başka bir gerçek.
Genç neslin gelişimleri, değişimleri ustalıkla takip etmelerini takdire şayan buluyorum.
Zamane çocukları ne de olsa.

Bir yazımda “Gençliğim teknolojiyle el ele nereye gidiyor” demiştim.  Bu sorunun cevabı beni endişelendiriyor açıkçası. Onların gelişim heyecanlarına ortak oluyoruz fakat kaybolan insani ve kültürel değerlerimizin farkında olmalarını sağlayamıyoruz.

Zaman müthiş bir kavram. Yaş kemale erdiğinde çabuk büyümek isteyen çocukluğumuzun aksine zaman dursun isteriz. Zamanın baş döndürücülüğü korkutur bizi. Uçsuz bucaksız gibi gelen, ifade ederken bile heybetini hissettiğimiz dünya bu kadar mı küçük olur. Uzay’a ay’a tatile gidilmesinin hesaplarının yapılmasına ne demeli?

İletişim ağının bu gelişimiyle birlikte başka başka diyarlarda dost, arkadaş, eş bulabilmek akıllara ziyan gelmiyor artık. İletişimin nimetleri bunlar iken
Ya kaybettiklerimiz…
Çocuklarımız dünyanın öbür ucundaki biriyle yanı başındaymış gibi iletişim kurabiliyorken, salonda oturan aile bireyleriyle dilden uzak olması ne kadar acı. Kalkar kalkmaz whatsApp gruplarına günaydın mesajları atan yetişkin ya da gençlerin kapıda karşılaştığı komşularına selam vermekten aciz olmaları ve daha niceleri.
Teknolojik anlamda gelişiyoruz ama insanlığımızı kaybediyoruz ne yazık ki.
Tüm bunlar bize bir şeylerin ters gittiğinin sinyalleri olmalı.

Nereye kadar teknoloji?
Nereye kadar iletişim?
Nereye kadar gelişme? Deme vakti.
Çocuklarımızın üzerinde kontrolümüzü kaybettiğimiz an kendimizi sorgulama vaktidir.

Konu itibari ile yine atalarımızın kıymetli bir sözüne geldik.
“Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal”
Bizim halimiz bu işte.

Vildan Poyraz Coşkun
Sözşehri Dergisi
Sayı 9, Nisan, Mayıs, Haziran 2017
Yazı No: 36

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder