Zamanla Yarış Bizimkisi
Gelişiyor
muyuz?
Evet
Değişiyor
muyuz?
Evet
Yozlaşıyor
muyuz?
Tabii
ki evet
Birbirine bağlı bu üç
kavram ateş topu gibi kucağımızda. Farkında değiliz ama ışık hızında yaşıyoruz.
Gelişimi istemeyen,
değişimlerden hoşnut olmayan insan çok azdır sanırım. Bu durum çoğumuzu
ziyadesiyle memnun etmekte. Değişimle birlikte toplumun her alanında yaşanan
yozlaşma ise birçok artıların yanında negatif, arzu edilmeyen bir süreçtir.
Yeni nesil yozlaşmanın sadece kelime anlamını biliyor. Az gelişmişlikten gelip,
hızlı bir değişimin içinde kendini bulan, belli yaş grupları yozlaşmanın uç
noktalarını günümüzde yaşıyor ama gelişimin peşinde koşmaktan da geri durmuyor
maalesef.
Değişime yetişemediği
durumlarda tirajı komik olaylar da yaşanmıyor değil.
Olaya iletişim noktasından
bakalım isterseniz; güvercinlerle taşınan mektupların yerini, hızıyla sınır
tanımayan e-postalar birer nimet olarak gözükse de posta güvercinlerinin işsizliğini
hiç hesaba katmıyoruz ya da THY’nin müthiş büyüme grafiğiyle gururlanırken,
Hazerfen Ahmet Çelebi’nin uçuş denemelerini başarıyla sonuçlandırdığında ki
tarifi imkansız mutluluğunu göz ardı ediyoruz ne yazık ki.
Geniş yelpazede
düşündüğümüz zaman teknolojik anlamdaki her türlü gelişme bizlere daha rahat
yaşam alanları sağlamakta. Sağlık alanında ki gelişmeler sayesinde birçok basit
ölümlerin önlendiği bir gerçek.
İnsan gücünün yerini alan
makinelere kim hayır diyebilir ki?
İletişim hiç olmadığı kadar
kolay ve zevkli.
Tüm bunlar pozitiflerimiz,
olmazsa olmazlarımız şimdilerde.
Bu anlamda gelişmelerden en
üst düzeyde nimetlendiğimiz ise başka bir gerçek.
Genç neslin gelişimleri,
değişimleri ustalıkla takip etmelerini takdire şayan buluyorum.
Zamane çocukları ne de
olsa.
Bir yazımda “Gençliğim teknolojiyle el ele nereye
gidiyor” demiştim. Bu sorunun cevabı
beni endişelendiriyor açıkçası. Onların gelişim heyecanlarına ortak oluyoruz
fakat kaybolan insani ve kültürel değerlerimizin farkında olmalarını
sağlayamıyoruz.
Zaman müthiş bir kavram. Yaş
kemale erdiğinde çabuk büyümek isteyen çocukluğumuzun aksine zaman dursun isteriz.
Zamanın baş döndürücülüğü korkutur bizi. Uçsuz bucaksız gibi gelen, ifade
ederken bile heybetini hissettiğimiz dünya bu kadar mı küçük olur. Uzay’a ay’a
tatile gidilmesinin hesaplarının yapılmasına ne demeli?
İletişim ağının bu
gelişimiyle birlikte başka başka diyarlarda dost, arkadaş, eş bulabilmek
akıllara ziyan gelmiyor artık. İletişimin nimetleri bunlar iken
Ya kaybettiklerimiz…
Çocuklarımız dünyanın öbür
ucundaki biriyle yanı başındaymış gibi iletişim kurabiliyorken, salonda oturan
aile bireyleriyle dilden uzak olması ne kadar acı. Kalkar kalkmaz whatsApp
gruplarına günaydın mesajları atan yetişkin ya da gençlerin kapıda karşılaştığı
komşularına selam vermekten aciz olmaları ve daha niceleri.
Teknolojik anlamda
gelişiyoruz ama insanlığımızı kaybediyoruz ne yazık ki.
Tüm bunlar bize bir
şeylerin ters gittiğinin sinyalleri olmalı.
Nereye kadar teknoloji?
Nereye kadar iletişim?
Nereye kadar gelişme? Deme
vakti.
Çocuklarımızın üzerinde
kontrolümüzü kaybettiğimiz an kendimizi sorgulama vaktidir.
Konu itibari ile yine
atalarımızın kıymetli bir sözüne geldik.
“Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal”
Bizim halimiz bu işte.
Vildan Poyraz Coşkun
Sözşehri Dergisi
Sayı 9, Nisan, Mayıs, Haziran 2017
Yazı No: 36
Yazı No: 36
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder