Ulu Çınarın Zanaatkar ve Sanatkar Sultanları
Osmanlı zariftir
Osmanlı naiftir
Şiir gibidir geçmişim
Şiir gibidir Osmanlım
Şiir gibi olacak neslim…
Bilinen bir gerçek ki ardı sıra bırakılan zaman, kişisel
olmanın ötesinde toplumsal olduğunda daha bir önem kazanır. Kişisel gurur önemlidir
ama bir toplumun gururu yekûn hissedildiğinden sanırım daha bir değerlidir.
İnsan
geçmişiyle gelecektedir. Bu şanlı
tarihin oluşmasını sağlayan tabii ki devletin başındaki özel hasletleri olan
özel şahsiyetlerdir. Geçmişimizde iz bırakan padişahların devleti yönetme görevleri
dışında özel uğraşları da olmuştur. Bu uğraşlarıyla ilgilenmemizin amacı, onları
özel kişiliklerine kattıkları kazanımlarıyla değerlendirmek olmalı.
Bir dönem devlet hazinesine dokunulmasını yasaklayan
bir kanunun çıkarılması ve bu kanuna birçok devlet adamının uyması, düşünülesi bir
davranış. Sultanlarımızın birçoğunun devlet idareciliğinin yanında uğraştıkları
hatta para kazandıkları meslekleri olmuştur. Padişahlar şehzadelik yıllarında ilmi
yönleriyle donatılırlarken, kötü günlerinde kendi ihtiyaçlarını giderecek sanat
ve becerilerini geliştirmek adına mesleki eğitimler de almışlardır.
Sultan İkinci Abdülhamid Han ile başlayalım isterseniz. 1876-1909 yılları arasında
33 yıl padişahlık yapan sultanın müthiş bir zekâya ve hafızaya sahip olduğu noktasında
bütün kaynaklar hemfikirdir. Bu özelliklerinin yanında onun saygılı, nazik ve
gönül almasını bilen bir devlet adamı olduğu yönündedir. Sultan ikinci
Abdülhamit Han’ın en belirgin uğraşısı marangozluktur. Bunun yanında öne çıkan
uğraşları arasında kılıç kullanmak ve tabanca ile atış yapmak vardır. Ancak
hiçbir zaman çalışmalarını aksatmamış, yoğun bir çalışma programı yürüterek
günde on altı saat mesai yaptığı geceler çok olmuştur. Bu özellikleri sebebiyle
ciddiyetten taviz vermeyen, hata ve ihmali affetmeyen bir kişiliği vardır. En
önemli özelliği sorumlulukları dağıtmasına rağmen en son kararı kendisinin
vermesiydi.
Sultan Beşinci Murad Han; geçliğinde farklı dillerde iyi bir eğitim alan sultan
okumaya çok meraklıdır ve edebiyata karşı büyük ilgisi vardı. Ayrıca garp
musikisi dersleri almıştır. Sultan aynı zamanda bestekârdır.
Sultan Abdülaziz Han; şehzadeliği döneminde iyi bir eğitim alan padişah,
zeki dindar, batı kültüründen ziyade milli kültürü savunduğu dile getirmesine
rağmen Mısır ve Avrupa seyahatlerinden sonra değiştiği yazılır. Sultanın Arapça
risale yazdığı, hat ve yazısının güzel olduğu ayrıca musiki ile de ilgilendiği,
ney ve lavta çaldığı söylenir. Bu yönüyle bestekâr sultanlar arasına adını
yazdırmıştır. Hicazkâr ve şerhan makamlarında güzel besteler bırakmıştır.
Sultan
Birinci Abdülmecit Han; 1839-1861
yılları arasında 22 yıl padişahlık yapmış olan sultan küçüklüğünden beri iyi
bir tahsil almıştır. İyi Fransızca bildiği ve Avrupa’daki yayınları özenle takip
ettiği nakledilmektedir. Hal böyle olunca sultanın uğraşları da bu yönde
gelişmiştir. Kendileri modern bir ressam ve batı usulü alafranga besteler yapan
bir bestekârdır.
Sultan üçüncü Selim Han; 1789-1807 yılları arasında 18 yıl padişahlık yapmış
olan sultan henüz 13 yaşındayken tahta geçirilmiştir. Diğer padişah adayları
gibi iyi bir eğitim alması için çaba gösterilmiş, en iyi hocalardan İslam
ilimleri, edebiyat, hat ve musiki dersleri almıştır. Ayrıca ney üflemesini ve
tambur çalmasını da bilen sultanın bazı besteleri günümüze kadar ulaşmıştır. “İlhami” mahlasıyla yazdığı şiirler hala
hayranlık uyandırmaktadır.
“Layık olursa
cihânda bana taht-ı şevket;
Eylemek
mahz-ı safâdır bana nâsa hizmet” diyen
sultanımız resmede meraklıdır. Şehzadelik dönemlerinde en çok musiki ile
ilgilenmiş ve en güzel eserlerini bu dönemde bestelemiştir.
Sultan
üçüncü Mustafa Han; şehzadeliğinde aldığı eğitim ve okuduğu kitaplar onu
dönemin uleması arasında hatırı sayılır bir yere getirmiştir. İlim ve âlime
önem veren ve âlimleri himaye eden padişah olmuştur. Güzel konuştuğu ve güzel
yazdığı rivayet olunur. Aynı zamanda birçok padişah gibi o da şairdir ve “cihangir” mahlasıyla günümüze eserler
bırakmıştır.
Koca Rağıp Paşa gibi değerli bir veziri kaybedip,
yerine aradığı nitelikte bir vezir bulamayınca yazdığı dörtlük dikkate
değerdir.
“Yıkılubdur
bu cihan sanma ki bizde düzele
Devlet-i
Çarh-ı denî virdi kamú müptezele
Şimdi ebvab-ı
saadetde gezen hep hezele
İşimiz kaldı
heman merhamet-i lem-yezele”
Sultan Birinci Mahmut Han; birden fazla mesleği olan sultan, abanoz ve
fildişinden yaptığı hilallerle(kürdanlar) ün salmıştır. Mücevher işçiliğiyle ve
oymacılıkla da ilgilenen padişah, ürünlerini sattırır ve kendi ihtiyaçlarını bu
kazancıyla karşılardı. Bir gün vezirlerden birisi padişahın yanına gelir ve “Şevketlüm, bunca hazine ki sizindir. Böyle
uğraşıp kendinize zahmet edersiniz” değince hamiyetli padişah dedi ki;
“Bu, milletin
hazinesidir. Bunu milletin ihtiyacına harcamak gerekir. İkincisi insan olana
durmadan çalışmak düşer. İnsanın çalışıp alın teri dökerek kazandığı paranın
bereketi başkadır. İçinde alın teri, göz nuru bulunan kazanç helal olur. Tadı
ve bereketi olur”
Tarihin satır aralarından alınan bir alıntıdır.
Sultan Üçüncü Ahmed Han; sanata meraklı, sanatkârı koruyan ve kendiside hattat
olan bir padişahtı. Kendi el yazısıyla dört adet Kur’an-ı Kerim yazdığı rivayet
edilir. Aynı zamanda şairde olan padişah, şiirlerinde ‘Necîb’ mahlasını kullanmıştır. Nişancılığı ve ok şampiyonluğu
olduğu bize ulaşan bilgilerdendir.
Sultan Üçüncü Mehmet Han; 1595-1603 yılları arasında padişahlık yapan sultan iyi
bir kaşık ustasıdır. Okçuların kullandığı özel yüzükler yapardı. Sultan aynı zamanda yüzükçüler loncasının
üyesi idi. Süslemecilik sanatı olan hakkaklıkla uğraşan sultan, yaptığı
kaşıkların saplarını inci, mercan yakut gibi değerli taşlarla süslerdi.
Kanuni Sultan Süleyman Han; muhteşem
idareciliğinin dışında en belirgin uğraşısı kuyumculuk olarak bizlere
nakledilmiştir. İtalyan kuyumculuk sanatının örneklerini uygulayacak kadar
mahir olduğu söylenir. Aynı zamanda kunduracılığa yani kavaflığa ilgi duyduğu
da bu günlere ulaşan bilgiler arasında. Bunun dışında sultanın en belirgin ilgi
alanı ise şairliğidir.
Yavuz Sultan Selim Han; şehzadeliğinden itibaren kendisinin çok okuyan bir
kişi olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Başka bazı kaynaklar tarih, edebiyat
ve seyahatname konularındaki kitaplara da meraklı olduğunu söyler. Sultan kitap
okurken, satırları takipte kullanılan altından hilaller yapardı. Bu hilallerin
uç kısımlarına kıymetli taşlar yerleştirirdi. Bu uğraşılarından dolayı padişah kuyumculuk
yanıyla da bilinirdi. Ok atmayı sever ve iyi bir yay ustasıydı aynı zamanda iyi
bir silahşordu.
Sultan İkinci Beyazıd Han; 1481-1512 yılları arasında padişahlık yapan sultan çoğu
kaynakta faziletli, iyi ahlak sahibi, dindar ve hayırsever olarak nitelendirilmekte
olan sultanın öne çıkan en önemli uğraşısı hattatlıktır. Bu konuda icazeti
vardır. İlim adamlarını şairleri ve sanatkârları koruduğu ve devrinde
İstanbul’un âlim ve sanatkârlarla dolduğu rivayet edilir. Hattatlığının yanı
sıra âlimliği ve şairliğiyle de öne çıkan padişahımız “Adlî” mahlasıyla eserler yazmıştır.
Fatih Sultan Mehmet Han; dönemin
gelenekleri doğrultusunda teorik ve pratik alması için özen gösterilmiş bir
padişahtır. Beş dil bildiği rivayet edilir. Sultan aldığı eğitim sonucu
edebiyata da derin bir şekilde vakıf idi. Coğrafya, riyaziye ve hey’et ilmine
de özel alakası vardı. Haritalar üzerine
çalışmalar yaptığı ve bir harita meraklısı olduğu bilinmektedir. Ayrıca gülleri
aşılama ve ağaç yetiştirme özel uğraşları günümüze ulaşan bilgilerdir.
Sultan Çelebi Mehmet Han; karakter bakımından makul, sakin, irade sahibi, sözüne
sadık ve ciddi bir portre çizen sultanımız aynı zamanda cesur ve mücadeleyi
severdi. İdareci olarak adil, merhametli olduğu, âlim ve sanatkârları himaye
ettiği bilinmektedir. En belirgin uğraşısı yay ve kiriş ustalığıdır bu işin
piri olduğu için kendisine “yay gerdiren”
manasına gelen “kürüşçü” adıyla da
anılmaktadır. Sultan Çelebi Mehmet aynı
zamanda iyi bir avcıdır.
Yedi asırlık büyük bir çınarın yönetimine gelen otuz
altı padişahın her birinin özel uğraşları olmuştur. Bu yazımızda belirgin
uğraşlarıyla öne çıkan padişahlarımıza değinilmeye çalışıldı.
Binlerce kıtaya şanıyla, adaletiyle, merhametiyle iz
bırakan bir imparatorluk nasibimiz olan. İşte böyle bir milletin evlatlarıyız.
Ne mutlu bizlere.
Kaynakça:
1-Osmanlı
Hanedanı –Yeni Türkiye Yayınları
2-Netayiç-ül
Vukuat/Türk Tarih Kurumu/1980
3-
türkcebilgi.com
Vildan
Poyraz Coşkun
Ocak 2017
Yazı No: 34
-----
Sözşehri Dergisi
Sayı 8, Ocak, Şubat, Mart 2017